18 Mart 2012 Pazar

"İnsan, herşeyin ölçüsüdür."

   Cemre'min "İnsan herşeyin ölçüsüdür." tweeti bende yazma isteği uyandırdı. Leyla ile Mecnun - Yalan şarkısını da gözardı etmemek lazım tabi:) İnsan her şeyin ölçüsüdür.. Peki bu ölçünün doğruluğuna nasıl inanacağız? Kendimize bu ölçüleri koyarken ne kadar dürüstüz? Vicdanımız bu durumdan hoşnut mu? Sanırım bu sorular da ölçülü. Kime göre? Off, açılmasak mı bu kadar ileri:) Hadi vira bismillah:)
  İyiyle kötü ayrımı yapmak zor geliyor bu çağda yaşayan insanlara. Ya da artık iyi diye bir kavramın karşılarına çıkmayacağını düşünüyorlar. Oldukça ümitsiz vaka olanlar da var. Neden umut etme düşüncesi insanlara artık aptalca geliyor? Mutlu sonla biten bir filmi izleyip asla mutlu birliktelik elde edemeyeceğini düşünen insanlar var. Şahsen onlardan biriyim:) İçten içe tüm o sahneleri yaşamak için istek duyan fakat gerçekleşmeyeceğini bilen gayet materyalist sade bir insanım:) Neden bu haldeyim? Neden duygularımla hareket etmek = kaybetmek benim için? Bilmiyorum..
  Yolda yürürken göz göze geldiğiniz birine gülümsemek neden bu kadar zor? Metroda surat beş karış kaşlar çatık oturmak vatandaşlık görevi mi? Birbirimizi, birbirimize benzemediğimiz için yargılayıp duruyoruz. Hiç tanımadığın milyonlarca insanı sevmek.. Üstelik bunu başarabilecek kabiliyete sahipken.. Neden yapamıyoruz? 
  Hayat mıdır bize böyle davranmamızı öğütleyen? Deneyimlerimiz mi? Hani insan herşeyin ölçüsü ya. "İnsan, herşeyin ölçüsüdür." Üzerinde durun, düşünün, düşünelim.. Eğer mutlu olmak istiyorsa bir insan, hayatını ona göre dizayn eder. Başına gelenlerin -belki de çoğunu istememiştin bile.. Ama yaşadın,yaşamak zorundaydın. Yaşamak zorundayız.. Dünya'yı sadece -dünya- diye görmezsek eğer yaşadıklarımızın perde arkasını anlamakta güçlük çekmeyiz. Evet, çok acı çekeriz -çekiyoruz, kim bilir daha ne acılar yaşayacağız ama yaşadığımız hayat sadece bir tane; bizim hayatımız! Tüm o yaşanılan acılarla pişip, deneyimlerle yanmamız gerek değil mi zaten? 
  Bir de şuna inanıyorum ben; hayatına kimin gireceğine karar veremiyorsun belki ama kime ne rol verileceğine dair son kararı hep sen veriyorsun. Sen sen olmaktan çıkacak hale gelmeden sana bunu yapan faktörü çıkarmalısın oyunundan. Yine mantık mı girdi devreye ne:) Ama doğru söylüyorum. Hatta ve hatta baktın duyguların da seni senlikten çıkarıyor, sök at onu içinden! Kastettiğim aşk acısı falan değil. İnsan aşkın her halini yaşamalı, evre evre.. Çok şey yaşatıyor insana, aman Allah'ım o nasıl duygu fırtınasıdır öyle?! Neler neler öğretiyor o duygu. Amaaaaa, bu duygu da seni psikopat, ruh hastası, bağımlı, aciz yapmayacak işte! Yaparsa; kapı dışarı. Ayarı tutturmak da sizin elinizde. Uğraşınca oluyor,denemek isteyenlere tavsiye:) 
  Hani niye böyleyim bilmiyorum dedim ya. Biliyorum galiba. Yaşadıklarım.. Acı çekince insan, bir kere canı yanınca cesareti kırılıyor. Aynı şeyleri yeniden yaşamaktan korkar hale geliyorsun. Ya kendini tamamen kapatıyorsun (içinde yaşamaya devam ediyorsun) yada tamamen açıyorsun (içinde yaşamaya devam ediyorsun!). İki yolda da yalnız kalınca aynısını hissediyorsun. Ben ilk yolu tercih edenlerdenim. Yani, öyleydim. Geçmiş, geçmişte kalmalı.. Umudun, içinde yeşerecek yeni bir yer bulmasına izin verilmeli.. 
  Sevmek, gülmek, iyi olmak hiç de öyle sanıldığı gibi zor bir şey değil. Umut etmek hiç de aptalca değil. Mutlu olmak... "İnsan, herşeyin ölçüsüdür." Ölçünüzü tutturmanız ümidiyle:)) 
  
  

14 Mart 2012 Çarşamba

..

   Vay canına! Blog mu açtım ben şimdi :) Şey aslında uzun zamandır düşünüyordum açmayı ama niyeyse hep vazgeçiyordum. Kağıt kalem yeter diye düşünmüştüm,yetmiyormuş demek ki :) İçimde felaket şeyler var da dışarı çıkamıyorlar -henüz. Zamanla alışacağım :)
  Anneannemi yazmadan kapatamam bu sayfayı. 8 gün oldu öleli.. Ölüm. Öyle abartılacak birşey değilmiş aslında. Gece yarısı yat 2 saat sonra ölmüş ol. Yan odada uyuyan oğlun bile farketmesin. Sabaha kadar uyuyormuş gibi yatmaya devam et, tek fark tırnaklarının mosmor vücudunun buz gibi olmuş olması. Soğukta uyumuş gibi,donmuş gibi,öleceğini düşünmeden uyuyan milyarlar gibi..
  Sabah olur,sen bilmezsin güneşin doğduğunu.. Belki de bilirsin,bildiğini biz bilmeyiz. Odana gelirler uyandırmak için. Bakarlar,bakamazlar. Görürler,görmek istemezler. Kör olsun bu gözler. Baktıkları an bilirler,kabul edemezler,etmek istemezler. Ağlarlar, gözyaşları akar kendiliğinden. Neden akıyorsunuz? Birşey olmadı ki? Beyin duruma en uygun bütün komutları verir. -Gözyaşı ak! -Kalp sıkış! -Ciğer aldığın oksijen yetmesin!       -Kendinle çeliş! -İnanma! 
  Ev kalabalık. Gelen herkes sarılıp "Başın sağolsun" demekte. Ne demek ki bu? Benim canım yanmış, yok olmuş, gitmiş benim başım sağolsa n'olur? Ben ölmüşüm. Ben de ölmüşüm ama nefes alıyorum. Aldığım her nefes yakıyor canımı. Yanıyorum,buz kesmişken tir tir titrerken yanıyorum ben. Yandıkça daha da derinden soluyorum havayı. Acıdan kül olmuşum ben niye inatla yaşamak istiyorum? Niye nefes alıyorum? İstemiyorum. Bırakın beni. Ben de gideyim olmaz mı? 
  Sabah evden apar topar götürülen beden geri getirilir. Götürüldüğü gibi değil ama. Tahta parçalarının içinde. Eve sokmazlar. Kapıdan helallik isterler. Helal olmaz mı hiç? Beni öldürmüş olmana rağmen herşey sana helal. Çabucak biter bu da. Aceleniz ne? Azıcık daha kalsak beraber? Niye izin vermiyorsunuz? Toprak altında yatmak bu kadar mı güzel çabuk çabuk eşiyorsunuz orayı, koyuveriyorsunuz içine? Üstüne atmayın toprakları çamur olur pis olur. Çamur lekesinden hiç haz etmez kızar sonra size,benden söylemesi.
  Dinlemiyor musunuz beni? Atmayın diyorum, beyazlardan hiç çıkmaz leke,kötü görünür. Beni niye duymuyorsunuz? İnadına sanki herşey.. 
  İşlerini bitirirler,teker teker dağılmaya başlarlar. Mesaisini bitirip kaçar gibi giden devlet memuru gibi. Ee? Siz gidin beni ne diye çekiştirip duruyorsunuz? Saatler önce sıcacık yatağında uyuyan o canı toprağın altında,üstüne karlar yağarken bırakıp eve mi geleyim? Bu mu istediğiniz? Ama üşürse? Hava çok soğuk. 
 Evet hava soğuk. Sen bunu hissedebiliyorsun,yaşıyorsun çünkü. Derken acıkıyorsun, başın ağrıyor gözlerin şiş. Uyumuşsun. Saatler sonra uyanırsın. Hiçbir şey olmamış gibi.. Sadece saatler önce ölenle öldüğünü zanneden sen! Uyursun,uyanırsın. Demek ki ölmemişsin, ölememişsin. Hissettiklerin sadece uyuşukluktan ibaret. Hani kalp sıkışması? Hani yanıp kül olma? Nefes alıyorsun acıtmıyor,neden? Yaşıyorsun çünkü. Ölenle ölemiyorsun çünkü. Düzen senin istediğin gibi işlemiyor çünkü. 
  Aradan 8 gün geçiyor... Her gün uyanıyorsun, yemek yiyorsun, okula gidiyorsun, film bile izliyorsun. Yaşıyorsun. Ama bir yanın hep eksik,bir yanın hep ağlıyor.. Bazen sen de o yanına katılıp ağlıyorsun, Kur'an okuyorsun, dua ediyorsun, toprağın altında cennet bahçelerinde 'yaşasın' diye. Kocasının yanıbaşında, oğluyla birlikte. Bir yerlerde hep var olduğunun bilincinde.. Üzerindeki sınırlayıcı örtüden kurtulmuş olmanın huzuruyla.. Mutlu olduğunu ümit etmek,inanmak seni de onu da yaşatıyor. Her gün ve her gün...